Özgeçmiş:
Psikiyatrist ve Psikanalist adayı. Psike İstanbul ve Uluslararası Psikanaliz Birliği (IPA) denetiminde psikanaliz eğitimini sürdürmektedir. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunudur. Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde uzmanlık eğitimini tamamlamıştır. Özel ofisinde serbest çalışmaktadır.
ACIMASIZ SEVGİ
Winnicott’a göre, başlangıçta bebek yoktur, anne-bebek birimi vardır. Gelişim anne-bebekten bir anne ve bebeğe doğru evrilir. Bu süreçte, ayrışmanın gerçekleşebilmesinde birincil agresyonun rolünden söz eder. Sevginin bir bileşeni olarak gördüğü birincil agresyonu acımasız sevgi olarak da isimlendirir. Bebeğin sevgi ve iştahını ifade ederken memeyi ısırdığını ama motivasyonun zarar vermek olmadığını söyler. Annenin bu durumu nasıl karşıladığının, agresyonun anlamlandırılmasında payı olduğunu ileri sürer. Bebeğe sanki çok kötü bir şey yapmış gibi bir tutum içinde bulunursa o zaman sevginin bir parçası olan agresif bileşen sevgiden ayrılır ve bütünleşmenin dışında kalır. Yıkıcılığa yol açanın bu olduğunu düşünür. Ancak anne bu agresyon karşısında yıkılmayıp hayatta kalabilmeye devam ederse bebeğin düşlemde anneyi tekrar tekrar yok etmesine ve yaratmasına olanak vermiş olur. Bu süreçte gerçek annenin sağ kalması dışında, bebeğin onarıcı hediyelerini kabul etmesinin de özel bir önemi olduğunun altını çizer. Keşfedilen dışsal nesne yaratılanın aksine, kullanılabilen nesnedir. Keşfedilmiş olan nesneyle ilişki, bebeğin tümgüçlüğünün dışında, dünyada kök salmış bir nesneyle ilişkidir.
Analitik çalışmada, ciddi ruhsal zorlukları olan hastaların tedavi süreçlerinde, analistin birincil agresyonla çalışırken benimseyeceği tutum çok önemlidir. Analistin kendi nefretinin farkında olması ve taşıyabilmesi, duygulanımsal tepkilerinin yoğunluğuna kapılmaması ve hastasıyla özdeşim sayesinde yaşadığı deneyimi anlamaya devam edebilmesi bir tür kucaklama işlevi sunar. Winnicott, misillemede bulunmadan analitik tutumu sürdürme konusundaki zorluktan bahseder. Bunu annenin bebeğine duyduğu nefreti; çocuğa bedel ödetmeden tolere etme görevine benzetir. Benzer şekilde, analist karşı aktarımında nefret hissetse bile hayatta kalmayı sürdürebilirse, analizan analitik ortama yerleşmeye ve kökleşmeye başlayabilir. Bu sunumda bütün bu süreci örnekler ile de aktarmaya çalışacağım.